Galiba ben bu ara sosyal medyada çok zaman geçiriyorum. Bir video hatırlıyorum yine. Şöyle diyordu,
Pazartesi para arıyoruz, çarşamba para arıyoruz, cuma para arıyoruz, cumartesi günü sadece bir rahat uyuyoruz, pazar günü yine huzursuz kalkıyoruz, çünkü pazartesi yine para lazım…
Öncelikle gelişen ve gelecek olan ekonomik ortamda hem işverenin hem çalışanların Allah yardımcısı olsun…
Her iki tarafın da her zaman için kendisine göre haklı sebepleri tabi ki olacaktır. Bu haklılık noktalarını ve yaşanabilecek kişisel sonuçları aşağıda özetlemeye çalışacağım. Fakat unutmamamız gereken konu şudur; işveren de olsanız çalışan da olsanız günün sonunda herkes tüketicidir. Kimi insan 5 milyonluk arabayla benzin tüketir, kimisi yarım milyonluk arabayla yine aynı benzini tüketir…
2024 yılı beklenen asgari ücret artışının yaşatabileceği olası maliyet artışlarının enflasyona olan etkilerini şimdiden tahmin edebiliyoruz. Benzine bu gece yine zam geldi. Hadi bir şekilde ürettiğimiz ürünü maliyet hesaplarımızdan sonra üzerine kar ekleyerek satabileceğimiz bir müşteri bulduk diyelim. O müşteri bunu nasıl ödeyecek ve fayda/maliyet analizinde yastığına kafasını huzurla koyabilecek mi? Vergi, artık resmen maliyet hesaplarına girmiş durumda, şirketler yüzde 25’lik sorma ver vergileriyle artan yük karşısında satış yapabilecek mi?
Verginin tabana değil tavanda olması gibi konulara hiç girmeyeceğim bile. Zaten mesele zaten bu. Sanıyorlar ki bütün işverenler; yüzde 10’luk kesimdeki gibi ihracat rekorları kırıp teşvikler alan şirketler gibi. Deprem için yapılan canlı yayın programında 50 milyon TL bağış yaptıktan bir gün sonra 50 milyon TL devlet teşviği alabilmektedir asıl olay. Ben kimse birisi bir şey aldı demiyorum, kobilerimiz işi bilmiyor diyorum. Kobi olarak kalmamalısın, çok büyük olmalısın, yanlış frekansta yayın arıyorsunuz. O yayını bulamazsınız. Kendiniz genel giderleri ödemek için heba etmeyin, yormayın..
Herhangi bir sektörde, yanında 5 kişi çalıştıran bir işletmenin aylık brüt işçi maliyeti 150.000 TL’ye yakın olacaktır. Pazarlama, sabit giderler eklenirse 250.000 TL yapar. Yani önce net 250.000 TL gelir elde edip sonra para kazanacaksınız. Her ay net 250.000 TL gelir elde edebilmeniz için de her ay en az 2 milyon TL ciro yapmanız lazım. Her ay…
200 milyon ciro yapacağınız ve ona göre destekler ve ihaleler alabileceğiniz işlere yönelmelisiniz bence. Ya da geriye tek bir yol kalıyor, maliyet azaltmak, küçülmek…
Peki bu konular çalışanları ne kadar ilgilendirebilir ki, hiç ilgilendirmez. Dükkanı açarken ona mı sordunuz? Televizyonu açıyor, arkadaşlarının çalıştığı %10’luk kesimdeki işyerlerini görüyor, eve gittiğinde eşinden komşularının aldıkları yeni arabayı dinliyor…
Kendinize yüzde 10’luk kesimde bulunan şirketlerde bir iş bulamazsanız; aşağıda yazacağım korku, endişe ve kaygı sorunlarıyla birlikte toplumsal çöküşümüze çalışan emekçiler olarak sizler de katkıda bulunacaksınız…
İŞVERENLER AÇISINDAN PSİKOLOJİ
Satın alma gücünün daraldığı bir ortamda, işverenler ve patronlar da ekonomik belirsizlik nedeniyle çeşitli psikolojik ve toplumsal sonuçlarla karşılaşabiliyorlar. İşte bu durumlar karşısında işverenler ve patronlar, işletme gelirlerinin azalması, karlılığın düşmesi veya işletme sermayesinin azalması gibi nedenlerle büyük bir mali baskı altında olabilirler. Bu durum, işverenlerde ve patronlarda stres ve mali kaygı yaratabilir. Satın alma gücündeki düşüş, işletmelerin maliyetlerini dengelemekte zorlanmalarına neden olabilir. İşverenler, çalışanlarına olan yükümlülükleri yerine getirmekte, üretim maliyetlerini kontrol etmekte ve iş süreçlerini yönetmekte zorluk yaşayabilirler. İşletmelerdeki gelir düşüşleri, işverenleri işten çıkarmaları düşünmeye yönlendirebilir. İstihdam belirsizliği de, çalışanlar arasında endişeye ve motivasyon kaybına neden olabilir. İşverenlerdeki mali zorluklar, iş etiği ve motivasyon üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Çalışanlar, işverenlerinin finansal zorluklarıyla ilgili belirsizlik nedeniyle işlerine olan güvenlerini kaybedebilirler. İşletmeler, satın alma gücündeki düşüşler ve mali zorluklar nedeniyle sosyal sorumluluk projelerine ve sürdürülebilirlik çabalarına kaynak ayırmakta zorlanabilirler. Bu durum, işletmelerin toplumsal itibarı üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. İşletmeler, satın alma gücündeki azalma nedeniyle tedarik zincirinde sorunlarla karşılaşabilirler. Malzeme temini, üretim ve lojistik süreçlerinde yaşanan zorluklar, işletmelerin operasyonel verimliliğini etkileyebilir.
Bu zorluklarla başa çıkmak için işverenler, kriz yönetimi, mali planlama ve esneklik stratejilerini kullanabilirler. Ayrıca, şeffaf iletişim ve çalışanlarla etkileşimi artırmak da işyeri motivasyonunu ve bağlılığını artırabilir.
ÇALIŞANLAR AÇISINDAN PSİKOLOJİ
Satın alma gücünün daraldığı bir ortamda, işletmelerde çalışan insanlar üzerinde çeşitli psikolojik ve toplumsal etkiler ortaya çıkabilir. Çalışanlar, satın alma gücündeki daralma nedeniyle mali belirsizlik ve endişe yaşayabilirler. Daha düşük ücret artışları, bonuslar veya ek mali avantajlar, çalışanların finansal güvencelerini azaltabilir. Çalışanlar, maddi tatminlerinde yaşanan azalmadan dolayı motivasyon kaybı yaşayabilirler. Bu durum, iş memnuniyetinde genel bir düşüşe ve çalışan bağlılığında azalmaya neden olabilir. Satın alma gücündeki düşüş, işletmelerin mali durumları üzerinde baskı yaratır ve bu da çalışanlarda işten çıkarmalar, azalan iş güvencesi ve kariyer gelişim olanaklarındaki belirsizliklere neden olabilir. Daha düşük maaşlar veya ek gelir kayıpları, çalışanların iş ve özel hayat dengesini etkileyebilir. Finansal zorluklar, iş performansını ve genel yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Çalışanlar arasındaki mali belirsizlikler, iş yerinde gerginliklere ve iletişim zorluklarına neden olabilir. Duygusal olarak zorlu bir ortam, işbirliğini olumsuz etkileyebilir. Diğer taraftan, zorlu ekonomik koşullar altında çalışanlar arasında bir dayanışma duygusu da gelişebilir. Çalışanlar, birbirlerine destek olabilir ve işbirliği içinde sorunları aşmaya çalışabilirler. İşletmeler, mali sıkıntılar nedeniyle eğitim ve gelişim programlarını kısıtlayabilirler. Bu durum, çalışanların mesleki gelişim olanaklarında azalmaya neden olabilir.
Bu durumlarla başa çıkabilmek için işletmeler, açık iletişim politikaları benimsemeli, çalışanları bilgilendirmeli ve mali durumlarına uygun destek ve teşvikler sağlamalıdır. İşletmeler aynı zamanda, çalışanların işbirliği ve dayanışma duygularını güçlendirecek stratejiler geliştirebilir.
TÜKETİCİLER AÇISINDAN PSİKOLOJİ
Satın alma gücünün daralması, bireylerin maddi güvencelerini kaybetme korkusuyla ekonomik stres ve endişeye neden olabilir. İnsanlar gelecekteki mali durumlarını belirsiz bulabilir ve bu durum, genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Daralan satın alma gücü, bireylerin tüketim alışkanlıklarını gözden geçirmelerine ve önceliklerini değiştirmelerine yol açabilir. Lüks tüketimden kaçınılabilir ve temel ihtiyaçlara odaklanılabilir. Daralan satın alma gücü genellikle ekonomik aktiviteyi azaltabilir ve işsizlik oranlarını artırabilir. İş kaybı veya azalan gelir, bireylerde moral düşüklüğüne ve genel toplumsal huzursuzluğa yol açabilir. Daralan satın alma gücü, toplum içinde gelir eşitsizliğini artırabilir. Daha zengin kesimler genellikle daha az etkilenirken, düşük gelirli gruplar zorlanabilir. Bu durum, sosyal huzursuzluğa ve toplumsal çatışmalara neden olabilir. Ekonomik belirsizlik, iş kaybı ve maddi sıkıntılar, bireylerde ve toplumda mental sağlık sorunlarına yol açabilir. Stres, kaygı ve depresyon gibi sorunlar, ekonomik belirsizlikle birlikte artabilir.
Bu tür ekonomik zorluklar genellikle bir döngü oluşturabilir ve ekonomik toparlanma için çeşitli önlemler alınması gerekebilir. Hükümetler, sosyal yardım programları ve ekonomik teşvikler gibi politikalarla bu tür zorluklara müdahale edebilir. Edebilir diyorum ama, içinde bulunduğumuz şu koşullarda etmeyecekler de ne zaman edecekler diye de kendime sormadan duramıyorum…