Hepimiz enerji kullanıcısı olsak da enerjinin bize ulaşmasına kadar geçen süreçlerin bazen ne kadar karmaşık olabileceğini fark edemiyoruz. Günümüzde tüm faaliyetlerimizin karbonsuzlaşması için yaşanan hızlı dönüşüm, bu karmaşık süreçlerde yaşanan ve bazen son ana kadar fark edemediğimiz değişimleri de getiriyor. Enerjinin arzından son kullanımına kadar olan her alanında aktif olarak kullanılan bazı kritik polimerlerin hızlı değişimi de bunlardan biri. Pek çok alanda olduğu gibi enerji de de yüksek performans ve dayanıklılığı için kullanılan bazı polimerler bizlere sağladıkları yararların yanında kalıcı çevresel etkilere de neden oluyorlar. Son dönemde özellikle sonsuz kimyasallar olarak da bilinen perflorlu ve poliflorlu alkil maddeler (PFAS) için getirilen sınırlama ve yasaklar, bazıları henüz ar-ge aşamasında olan pek çok yenilikçi dönüşüm getiriyor. Eğer hazırlıklı olmazsak yeni geliştirdiğimiz teknolojilerde bile bir anda pazar dışında kalabiliriz.
Aslında bu kimyasalların yasaklanmasının geçmişi 14 Kasım 2020’ye dayanıyor. Ama Covid salgınının etkilerinin hala sürdüğü bu dönemde pek çok sektörde olduğu gibi pek de fark edilmeden ilerledi. Bu kimyasal ailesi 12.000’den fazla farklı kimyasalı, içerdiği ve kullanım alanları kozmetikten, gıdaya ya da ağır sanayiye kadar her sektörü içerdiği için kimi-nasıl etkileyeceği de henüz netleşmiş değil. Her ailede olduğu gibi bu ailenin üyelerinin de etkileri ve yardımcı oldukları uygulamalar çok farklı. Örneğin enerji özelinde elektriksel ve ısı izolasyonu gibi kritik ve kullandığımız neredeyse tüm elektrikli aletleri doğrudan etkileyen kimyasallar bu grubun içerisinde.
Bir diğer önemli kullanım alanı da zor koşullara dayanması gereken polimerik malzemeler. Bu ve benzeri özellikleri nedeniyle bataryalar, fotovoltaik paneller, rüzgâr türbin rotorları, hidrojen yakıt hücreleri ve ısı pompaları gibi kritik ekipmanlarda önemli üretim değişiklikleri gerektirebilecek bir dönüşüm başlatıyor.
Bazı firmalar bu dönüşümün farkında ve var olan hammaddelerin yerine geçecek alternatifleri belirleme ya da geliştirmeye başladılar bile. Ancak Avrupa’nın aksine ülkemizde sektörde genel olarak yaşanan sessizliğe bakarak pek çok sanayicimizin bu değişimin henüz farkına varmadığını da söylemek mümkün. Bu dönüşüm sürecinde özellikle AB ülkelerine yoğun ihracat yapan yenilenebilir enerji sektörünün nasıl konum alacağı kritik bir belirleyici olacaktır. Gelmekte olan sınırda karbon düzenlemeleri bir bariyer oluştururken bu PFAS sınırlama ve yasakları da ikinci bir engel oluşturacak.
Ayrıca hammadde temininde yaşanacak dar boğaz önceden alım süreçlerinde değişiklik yapmamış firmalar için ciddi bir sınılama getirecek. Bu kadar olumsuzluğun yanında bizler için bir de fırsat var. Ülkemiz değişikliklere alışkın olduğu için bu dönüşümü hızlı gerçekleştirmek, yenilenebilir enerji alanında güçlü olan sektörü öne çıkarabilecek bir şans haline getirebilir. Günlük gündemlerimizin biraz dışına çıkabilirsek bu fırsatı yakalayabilir ve yenilenebilir enerji teknolojisinde bölgedeki yerimizi daha da güçlendirebiliriz.
Değerli öğretim üyesi çok doğru açıklamalar da bulunmus . Enerji sektörü ve diğer alanlardaki üreticileri ve kullanıcıları aydınlatan bir yazı olmuş......